“Ben, İstanbul’da kalıp
tutuklanmaktansa batıp boğulmayı
yeğledim ve yola çıktım!”
Mustafa Kemal Atatürk (1927)
Mustafa Kemal Paşa, 16 Mayıs 1919’da Samsun’a doğru yola koyulacaktır. Şişli’deki evinden çıkmış, otomobile binmek üzeredir. Yukarıdaki sözler, bu sırada eve gelip güvenilir kimselerden aldığı duyumu kendisine ileten Rauf (Orbay) Bey’edir. Orbay’ın duyumu, Bandırma gemisinin Karadeniz’de batırılacağı yolundadır.
Düşündüklerini yapmaktan alıkonmayı ölmekle eşdeğer sayan Mustafa Kemal, Rauf Bey’i yukarıdaki kararlılık içeren sözlerle yanıtlar ve Galata Rıhtımı’na gelir. Sandallarla Kız Kulesi önlerine vardıklarında müttefiklerin gemide arama yaptıklarını görür ve “19 Mayıs ruhu”nun şifresi niteliğindeki şu sözleri söyler: “Ne kadar ahmaklık! Silahlar ile cephane arıyorlar. Biz ise kafamız ile imanımızı götürüyoruz.” İşte, 19 Mayıs ruhunu yakalamak için bu sözler derinlikli bir biçimde çözümlenmelidir.
19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’da Anadolu toprağına ayak basan Mustafa Kemal Paşa o andan itibaren usunda olgunlaştırdığı ve “vicdanında bir giz gibi sakladığı” eylem planını yaşama geçirmeye başlar. 19 Mayıs ruhunun anahtar sözcüklerse “kafa” ve “iman”dır. Burada “kafa” bilgiyi, ülküyü, düşünceyi, düşünceyi kullanma yeteneğini; “iman” ise düşüncenin bir amaca yönlendirilmesini, eyleme dönüştürülmesini ve siyasal anlamda düşünceye bağlılığı işaret eder.
Gazi Mustafa Kemal’in başlattığı savaşım, bir taraftan işgalini sürdüren emperyalizme, diğer taraftan da içeride taht uğruna her türlü hakaret ve onursuzluğu kabullenmiş halife-sultana dönüktür. O, bu iki boyutlu savaşımın gerekçesini şöyle özetler: “Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükümet, bunların hepsi içeriğini yitirmiş anlamsız sözlerdi.” Paşanın betimlediği bu karanlık ve gerçekçi tablonun-düşünsel bir arka plan olmaksızın- tersine çevrilebilmesi düşünülemez!
Mustafa Kemal’in, Mayıs 1919 öncesine ilişkin düşünsel arka planının tepe noktaları gözden geçirilecek olursa Osmanlı’nın 1881’de Düyun-u Umumiye’yi kurması ve ileride Sevr olarak karşısına çıkacak teslimiyet süreci, çocukluk ve gençlik yıllarını kapsayan Abdülhamit’in anayasal istibdat dönemi, yüzbaşı rütbesi ile Şam’da mesleğe adımını attıktan bir yıl sonra gizli Vatan ve Hürriyet Cemiyeti kuruculuğu, sarsıcı olmasına karşın halife-sultanın egemenliğini dışla(ya)mayan 1908 İkinci Meşrutiyet Devrimi’nin içinde geçen çalkantılı yıllar; etkin görevler üstlendiği ve acı dolu gözlemler yaptığı Trablusgarp-Balkan savaşları ve I. Dünya Savaşı’nda, Osmanlı’nın yenilgi almadığı tek cephe olan Çanakkale Kara Savaşları’nda tarih sahnesine çıkış ve Anafartalar kahramanlığı aşamalarının olduğu görülür.
İşte 19 Mayıs ruhu, bütün bu aşamaların bireşimidir. Olup bitenleri irdeleyen, olacakları sezen ve zamanı geldiğinde tarihin kendisine sunduğu olanakları değerlendiren bir dehanın ürünüdür! Emperyalizme ilk yenilgisini tattıran; devrimin kapısını aralayarak Anadolu insanını, padişahın kulluğundan özgür bir bireye; ümmeti millete; medreseyi üniversiteye dönüştüren; yarı teokratik bir monarşiden çağdaş, laik-demokratik bir Cumhuriyet çıkaran da bu ruhtur!
Atatürk’ün, 19 Mayıs’ı armağan ettiği gençliğin, 19 Mart’taki Saraçhane mitingi ile birlikte, 106 yıl önceki direniş ve dirilişin gıdası olan 19 Mayıs ruhuna bağlılığını görmek gurur vericidir. Şimdilerde varlığını sürdüren örtülü emperyalizm ve istibdadı çağrıştıran bugünkü tek adam rejimi de bu ruh ile dağıtılacaktır! Ulusa yol göstermeye devam eden bu yüce ruhu Samsun’a taşıyan büyük Atatürk’ün anısı önünde saygı ile eğiliyor, bayramımızı kutluyoruz.
Doç. Dr. İhsan Tayhani